9 Temmuz 2013 Salı

TAKSİM GEZİ PARKI PLANLARI VE TOPÇU KIŞLASI YAPIMI 1 . İDARE MAHKEMESİNCE İPTAL EDİLDİ .

TAKSİM DAYANIŞMASI:
GEZİ PARKI SÜRECİNİN HAKLILIĞI KANITLANMIŞTIR
Taksim yayalaştırma projesi ile ilgili olarak idare mahkemesince bugün açıklanan kararın ardından Taksim Dayanışması'ndan açıklama geldi.
Taksim Dayanışması İstanbul İdare Mahkemesi'nin Taksim yayalaştırma Projesi ile Gezi Parkı 'na Topçu Kışlası yapılmasına onay veren 1 / 5000 bin ile 1 / 1000 ölçekli Nazım İmar Planlarındaki tadilatları iptal etmesi ile ilgili yazılı bir basın açıklaması yayınladı. İşte o basın açıklaması.
DEĞERLİ BASIN EMEKÇİLERİ VE KAMUOYUNA
(3 Temmuz 2013) Bildiğiniz üzere, Başbakan tarafından seçimlerden önce “Taksim Yayalaştırma Projesi” adı altında, Taksim Meydanı ile Taksim Gezisi’ni betonlaştırmayı, insansızlaştırmayı ve kimliksizleştirmeyi hedefleyen bir “dönüşüm projesi” ilan edilmişti. Söz konusu proje doğrultusunda hazırlanan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli koruma amaçlı nazım plan değişikliği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 19 Eylül 2011 tarihinde kabul edilerek 14 Şubat 2012 tarihinde askıya çıkartılmıştır.
Önerilen plan değişikliği; çağdaş şehircilik ve ulaşım ilkelerinden, 21. yüzyılın kamusal alan ve meydan düzenlemesi anlayışından, kent ve kentli hakları yaklaşımından uzak olarak ve koruma kurulları kararları ile hukuk ihlal edilerek ilan edilmiştir. Araç ve yaya güvenliğini de tehdit eden plan değişikliği, battı çıktılar ve istinat duvarlarıyla, yaya erişimini engelleyen, meydana çıkan tarihi caddelerin ilişkilerini kopartan, gerek görsel gerekse yaşamsal ve kültürel bütünlüğü yok eden bir yeraltı yaşam projesi olarak ortaya getirilmiştir.
İŞTE 1 NO’LU İDARE MAHKEMESİNİN TAKSİM KARARI
Ayrıca; plan değişikliğine hukuksuz bir şekilde eklemlenerek, kamuoyuna “Topçu Kışlası” ihyası adı altında tanıtılan yapılaşma süreci dayatılmış; tüm yurttaşlara açık, hepimizin hakkı olan, şehrimizin merkezindeki yegâne park alanı, ayrıca deprem karşısında sığınılacak “Gezi Parkı” yok edilmeye, 70 yıllık ağaçlarımız, yürüme, buluşma ve dinlenme alanlarımız betonlaşmaya kurban edilmeye çalışılmıştır. Tüm bu gerekçeler ile Taksim Dayanışması bileşenleri ve semt sakinleri tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne binlerce itiraz dilekçesi iletilmiştir.
Projenin acil olarak durdurulması istemiyle;
11 Mayıs 2012 günü; 17.01.2012 tasdik tarihli “Beyoğlu İlçesi, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi’ne ilişkin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Koruma Amaçlı Nazım ve Uygulama İmar Planı Değişikliği hakkında TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi tarafından dava açılmıştır.
Devam eden yargı sürecine rağmen, inşaatın ihalesi gerçekleştirilmiş, yüklenici firma Kalyon İnşaat tarafından inşaat çalışması başlatılmış, Taksim Gezi Parkı bu hukuksuz inşaatın şantiyesi haline getirilmiştir.27 Mayıs 2013 gecesi hukuksuz şekilde Gezi Parkı’nda bulunan ağaçların iş makineleri ile kaldırılması ve şiddet dolu polis müdahalesi ile Gezi Parkı’nı ülkemiz ve dünya kamuoyunun gündemine taşıyan süreç başlamıştır. Sonrasında hepimizin yakından takip ettiği hukuksuzluklar devam ederken, yargı süreci de beraberinde sürdürülmüştür. Bu süreç sonucunda gelinen noktada, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 06 Haziran 2013 tarihinde aldığı karar ile İmar Planı Değişiklikleri iptal edilmiş ve Mahkeme tarafından alınan gerekçeli karar tarafımıza bugün iletilmiştir.
"Mahkeme kararında dalış tünellerine ilişkin plan kararlarının koruma ilke ve kararlarına aykırılığı, plan notlarında yer alan Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın ihyası ile ilgili hükmün çağdaş şehircilik ilkelerine ve planlama tekniklerine uygun olmadığı, kamu yararı gözetmediği sonucuna varılmıştır. "
Başlattığımız hukuk mücadelesi sonucunda alınan bu karar, Taksim Dayanışması bileşenleri ve Gezi Parkı sürecinde Taksim Dayanışması’na destek veren tüm yurttaşlarımızca sürdürülen mücadelenin haklılığını kanıtlamıştır. Ülkemiz tarihinde görülen en geniş katılımlı demokrasi, kent ve insan hakları mücadelesinin haklılığı yargı kararıyla bir kez daha ispatlanmış, Tarihi Taksim Meydanı ve Gezi Parkının korunması yargı kararıyla da güvence altına alınmıştır. Kazanımlarımızın takipçisi ve güvencesi olmaya devam edeceğimizi kamuoyuna bir kez daha saygıyla duyuruyoruz.
***
YORUM

2.YÜZYIL SAVAŞLARI
Ankara / Çankaya "100.yıl birlik parkı" aynı imarlaşma kararlarından, geçen sene mahkeme kararları ile kurtarıldı.
Ancak idare/Ankara b.belediyesi aynı ısrarında 2013 yılında da devam ediyor.
Yeni 2013 yılı süreci ise mahkeme kararlarını uygulamamak ve hukuku atlatmak ve yok saymak temeline dayanmaktadır.
Ancak mimarlar odası Ankara şb, şehir plancıları odası Ankara şb, peyzaj mimarları odası Ankara şb. Ve parkı kullanan bölge sakinleri tarafından açılan iptal davalarında ilgili mahkemeler keşif ve yürütmeyi durdurma kararları vermiş durumdalar. Hukuk süreci devam etmektedir.
Türkiye bir hukuk devletidir. Kanunlarla idare edilir ama kanun devleti değildir.
Hukuk ve idare mahkemeleri ile Danıştay kararları ve bu kararların değişmezliği, herhalde b.belediyesinin enteresan meclis kararları ile çarpıtılarak yok edilecek değildir.
Plan tadilatlarının, samimi ve kamunun yararına olması, mevcut kanun yönetmelik ve plan notlarına uygun olarak yapılması belediye meclislerinin ve mahalli idarecilerin 1.2.3. Ve (n). İşleri olması makamlarının tek ve değiştirilemez hedefi ve ideali olmak zorundadır.
" halka hizmet hakka hizmettir " dediği zaman, insanları hiçbir şekilde tasniflemeden bu uygulamayı yapabilen,
"şehr' ül emin = şehir emini = bütün davranışlarından emin olunan ve şehirli ile şehirin her konusunun emanet edilebildiği,
"belediye başkanı = şehiri, şehirlilere vekaleten yöneten ve onların isteklerini gerçekleştirebilen ve en iyi, en ekonomik ve en mutlu yaşama şartlarını oluşturabilen
kişi ve kişiler, herkesin ve her kesimin güveneceği ve seçeceği insanlardır.
BİZLER,
VALİLERİMİZE
KAYMAKAMLARIMIZA
BELEDİYE BAŞKANLARIMIZA
MUHTARLARIMIZA
APARTMAN YÖNETİCİLERİMİZE
KOMŞULARIMIZA
VE BELKİ DE EN ÖNEMLİSİ KENDİMİZE GÜVENMELİYİZ.
Güven' in birinci şartı nefsi ve şahsi davranışlardan sıyrılarak, gerçek düzgün bir insan olabilmek ve her şart altında adaletli davranabilmektir.

Bunu becerebildiğimizde;
Valilerimizden, Kaymakamlarımızdan,
Belediye Başkanlarımızdan,
Muhtarlarımızdan,
apartman yöneticilerimizden,
komşularımızdan,
ve en önemlisi kendimizden;
sonuç olarak da ;
Cumhurbaşkanımızdan,
TBMM den,
Başbakanımızdan,
Bakanlarımızdan,
Siyasi Partilerimizden,
Hukuk sistemimizden,
İç ve dış güvenlik sistemimizden,
Eğitim ve Sağlık sistemimizden
Yeraltı ve yer üstü doğal zenginliklerimizden
ve sayabileceğimiz diğer kıymetlerden
emin olur ve güveniriz.

Kendinden emin olan ve kendine güvenen insan, ailede, okulda, iş hayatında, cemiyette ve muhalefet olsun iktidar olsun siyasette de soru sorar ve sorgular , hak ve hukuklarını, bilgi ile, yılmadan ve medeni cesaretle arar ve sonuca ulaşır.
Pek uygun ve etik olmayan şartlarla seçilmiş olsalar da bütün yöneticiler aramızdaki karakterlerdir.
Hepimizin bildiği; namuslular namussuzlar kadar cesaretli olmadıkça veya hoca fil timur hikayesi,
tercih serbest...
Selamlar
Ahmet Nedim KAYA

1 Temmuz 2013 Pazartesi

YÜZÜNCÜYIL VE ODTÜ DOLMUŞLARI SEFASI !

1 Temmuz 2013 Pazartesi


100.YIL-ODTÜ, AZAPHANE DURAKLARI

ODTÜ-100.YIL AZAPHANE DURAĞI
Mustafa Nevruz SINACI
            Eğer 29 Haziran 2013 Cumartesi günü saat: 10.00 – 11.30 arası; Görünürde dört şeritli Ankara, Balgat Ziyabey Caddesi inadına tıkalı, kenar şeritleri “devlet, hükümet, vilâyet, polis, belediye, kaymakamlık ve mahalle muhtarlarına meydan okuma, açık eşkıyalık ve yol kesme” anlamında işgal edilmiş olmasaydı, belki de bu makale yazılmayacaktı…
            Cehennem sıcağında tıklım, tıklım bir minibüs düşünün. Şehrin ana artelinde, merkezi veya büyük çarşı geçişlerinde değil, sıradan bir mahallesinde cadde tıkalı. Trafik normal, akış rutin, tek sorun: Her iki taraf kaldırım bitişiklerindeki şerit işgali! Bütün dünyada geçerli hak, hukuk kavramları, evrensel trafik kurallarına göre kaldırımlar halka, cadde ve sokak içleri ise araç geçişlerine aittir. Peki, Ankara ve Türkiye Cumhuriyet devletinde neden değil?..        
            Türkiye Cumhuriyetinde aşiretten devlete geçiş süreci henüz tamamlanmadı mı?
Yoksa tamamlandı da, şimdi tekrar aşiret, derebeylik ve faşistlik mi hortladı?..
Pazaryerine geldiğimizde, tıkanan ve geçit vermeyen yoldan mütevellit, belki devlet belki de (işe yaramadığını sonradan öğrendiğimiz) dernek adına utanan Şoför; “Arkadaşlar, Milli Kütüphane’ye kadar inen yoksa şuradan dönelim, ya da burada çakılıp kalacağız” dedi.
Birkaç yolcu itiraz edince, başkası sordu: Nerede inecektiniz?, Cevap: İlerde Lisede.
Yolculardan biri öfkelendi ve; “Kardeşim Liseye en fazla otuz metre var. Allah aşkına inin şurada, otuz metre yürüyün. Bizde şu cehennemi sıcakta, “ana caddeye araç park edecek kadar şerefsiz, adi insanlık düşmanları yüzünden” yollarda sürünmekten kurtulalım.”
İlerde Lisede inecek var diyenlerden ses yok. İstiflerini bozmadan oturuyorlar.
Dolmuş yerinde sabit. Fakat son konuşan vatandaş, onurlu ve sorumlu bir tartışmayı tetikledi. Önce polisin neden? niçin? park yasağını ihlâl ve ana caddeyi gasp suçu işleyenleri men ve takip etmediği, cezalandırmadığı; İnsan Hakları, Adalet, Hak-Hukuk ve Demokrasinin mutlak gereği olduğu halde, trafikte düzeni sağlamaktan aciz kalındığı, zorunlu, yasal görevin niçin yapılmadığı, halkın çektiği eziyet, ıstırap ve zulme seyirci kalmasının nedeni sorgulandı.
Bu arada dolmuş Balgat Polis Karakolunu geçmiş ve Lisenin yanına gelmişti.
İkisi bay biri bayan 3 kişi indi. Uzun süredir güneşte beklediği anlaşılan bir kişi bindi.
Bu arada ODTÜ öğrencisi bir genç konuşmaya başladı:
“Biz, ODTÜ öğrencileri olarak bu yolu kullanmayız. Eskişehir yolu üzerinden okula gidip geliriz. Fakat ben Çetin Emeçte oturduğum için bu güzergâhın müdavimiyim. Ancak, arkadaşın ifade ettiği sorunlardan çok daha büyük, derin, acil ve müzmin sorunlarımız da var. Örneğin bu Cadde sadece şimdilerde değil, tam iki buçuk yıldır böyle. Ankara Valiliği büyük Şehir Belediyesi ve Emniyet Müdürlüğü dâhil, binlerce şikâyet dilekçesi verildiği halde kimse Ziyabey Caddesi ile ilgilenmedi. Hukuki duyarlık ve insani sorumluluk sağlanamadı, bu arada leş kargaları, lokantacılar mafyası, saldırgan ayakçı ve kabadayılar caddeyi işgal ve istilâ etti.
Anlaşılan o ki, ya hükümet bunlara güç yetiremiyor yada iktidar kötülerden yana..
AZAPHANE DURAĞI:
"Kutsal Emek Sahipleri, Durağın Şoför Esnafı"
O'nlar şimdi çok mutsuz, işkenceye maruz ve perişan!..
Dolmuş kağnı hızıyla ilerliyor, genç öğrenci ise, dikkat kesilen yolculara hitabını şöyle sürdürüyordu: “Siz Azaphane deresi neresidir bilir misiniz?” (Evet, evet seslerinden bilenlerin olduğu anlaşıldı) Genç devamla: Şimdi iyi kötü dolmuşa bindik. Artık alıştığımız gibi sorunlu bir yolculuktan sonra Kızılay’a varacağız. Ama nerede inebileceğimiz belli mi, şansımız varsa aşağıda veya yukarıda bir yerlerde!.. Ya akşam veya gün içinde eve dönerken ne olacak?..”
ODTÜ ve 100.Yıl durakları 35 gündür “Polis İşgali” altında!..
“Dönerken bu kadar şanslı olmayacağız. Çünkü: ODTÜ, 100.Yıl, Balgat, Çiğdem ve Çukurambar dolmuş kalkış durakları bir aydır kapalı. Aslında kapalı değil, Polis gasp-ı, işgal ve kriz yönetimi denilen bir heyetin keyfi kullanımı altında. Bu duraktan ekmeğini kazanan yüzlerce şoför esnafının bitmez-tükenmez çilesi, gereksiz masraf, zarar-ziyan, kayıp ve israfı; Ekmeğini kazanmak uğruna yararlanan yüz binlerce Balgat, Çukurambar, 100. Yıl, Çiğdem sakini, yolcusu ve biz ODTÜ öğrencilerinin günahı ne?....” Sözün burasında Kızılay’a geldik..